12 Haziran 2011 Pazar

Kazmayı derin vuran Ferhat

...Baba Evi, Avare Yıllar, Murtaza, Cemile, Bereketli Topraklar Üzerinde, Suçlu, Devlet Kuşu, Vukuat Var, Dünya Evi, El Kızı, Hanımın Çiftliği, Eskici ve Oğulları, Gurbet Kuşları, Sokakların Çocuğu, Bir Filiz Vardı, Müfettişler Müfettişi, Yalancı Dünya, Üç Kağıtçı. Bunlara, Ekmek Kavgası, Sarhoşlar, Çamaşırcının Kızı, 72. Koğuş, Grev, Arka Sokak, Kardeş Payı, Babil Kulesi, Dünyada Harp Vardı, Mahalle Kavgası, İşsiz, Önce Ekmek, İspinozlar, Küçükler ve Büyükler... Koğuş Hanımın çiftliğini dizi yapanlar, bu romanlarda toplumcu gerçekçi Orhan Kemal’e ait ne varsa tümünü kazıyıp atmışlardır...



ORHAN KEMAL, 41 YILDIR İŞÇİ SINIFININ YÜREĞİNDE GÖMÜLÜ

“Seslendi bez dokuyan basma dokuyana
- Duydunuz mu arkadaşlar,
Kim çıktı dışarı?
- Orhan Kemal.”
Böyle başlıyor Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Orhan Kemal’e Ağıt” başlıklı şiiri. Şiir, ağıt olmaktan çok bir uğurlama havasıdır aslında. Şiirin tamamındaki, uzaktan uzağa duyduğumuz uğultunun, “gök dökülürcesine kuşlar”la, “göz alabildiğine pamuklar”ın, “çuvalı on kuruşa koza ayıran çocuklar”la, “Satılmış’ın arabasındaki atlar”ın davul-zurna seslerine karışan uğultusu olduğunu, yine uzaktan uzağa duyduğumuz fısıltıdan anlarız:
“Seslendi ulu çınarın kökü uluca kavağın köküne
- Duydunuz mu kardaşlar,
Kim girdi içeri?
- Orhan Kemal.”

İŞÇİLERİN ORHAN KEMAL’E SON GÖREVİ

Bulgar Yazarlar Birliği'nin çağrısı üzerine gittiği Sofya'da, 2 Haziran 1970 günü ölen Orhan Kemal’in cenazesini 5 Haziran’da Kapıkule’den alıp İstanbul’a doğru yola çıkan şair ve yazar dostlarını, Fazıl Hüsnü’nün bu şiirini doğrulayan bir sürpriz bekliyordu Babaeski’de. Orhan Kemal’i şehrin girişinde karşılayan işçiler, yazarlarına olan son görevlerini tabutuna çiçek sunarak yerine getiriyorlardı. Çiçek buketinin üzerinde şu sözler yazılıydı: “Biz işçiler, hatıran önünde saygıyla eğiliriz”.

ÇAĞDAŞ FERHAT

“Çağdaş Ferhat’tı Orhan Kemal/Bilirdi kayalar nice sert/Yara yara geldi dişiyle tırnağiyle/En dipten en tepeye/Yiğit insan, yalın kuvvet/Ünü büyüyecek dilden dile/Kimse önleyemeyecek/Bin yıl sonra bakacaksınız/O var köylerde, kentlerde/Okullarda çocukların ezberinde/Derin vurdu kazmayı/Orhan Kemal ölmeyecek”.
Talip Apaydın ise, ölümünün ardından yazdığı şiirde bunları söylüyor “Çağdaş Ferhat” olarak nitelediği Orhan Kemal için.
“Ferhat” bir iğretileme belki, ancak, kazmayı derin vurduğu saptaması tümüyle gerçektir!

EDEBİYATIN EMEKÇİSİ

Orhan Kemal gerçekten de derin vurdu kazmayı. Bunu, eserlerinin belli başlılarını; öykü, roman ve oyunlarını şöyle bir hatırlayarak da anlayabiliriz. Orhan Kemal’in indiği derinlik de, bu derinliğin neresi olduğu da yapıtlarından belli olacaktır.
Toplumun “en alttakileri” olarak da tanımlayacağımız bu derinlikteki kesim elbette işçi sınıfıdır. Hayat öyküsünden de bildiğimiz gibi, Orhan Kemal hem ilk gençlik yıllarında Beyrut’ta ve Adana’da, hem de daha sonra bulaşıkçılık, matbaa işçiliği ve kâtiplik gibi birçok işte çalışmıştır. Adana’nın çırçır fabrikalarındaki pamuk işçilerini de, İstanbul’un Cibali Tekel Fabrikası’ndaki tütün işçilerini çok yakından, taa içlerinden tanımaktadır. Adana’dan İstanbul’a göçtükten sonra da, yaşamını 1970’teki ölümüne dek bir edebiyat emekçisi olarak sürdüren Orhan Kemal’in 1950 ve 1960’larda öykülerini satabilmek için Cağaloğlu’nda, senaryolarını satabilmek için de Yeşilçam’da çalmadık kapı bırakmadığı edebiyatımızın edebiyat tarihlerine yansımayan yanlarından sadece biridir.

ORHAN KEMAL’DEN KAZINANLAR

Orhan Kemal’e, birkaç yıldan beri uzatıla uzatıla pehlivan tefrikasına çevrilen “Hanımın Çiftliği” dizisinden bakarsak yanılırız! “Hanımın Çiftliği” ile bu romanda geçen olayların öncesi ve sonrasındaki olayları anlatan “Vukuat Var” ile “Kaçak”, Orhan Kemal’in en önemli romanları değildir. Evini geçindirmek için çok yazmak durumundaki Orhan Kemal, bazı konuları, farklı zamanlarda başka yönleriyle yeniden ele almıştır. Bu üç romanın “Hanımın Çiftliği” üst başlığı altında toplanması, yazarın ölümünden çok daha sonra, yakın zamanların işidir. “Hanımın Çiftliği”ni dizi yapanlar, bu romanlarda toplumcu gerçekçi Orhan Kemal’e ait ne varsa tümünü kazıyıp atmışlardır. Orhan Kemal’in en önemli yapıtlarından “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanından uyarlanan filmin başına gelenler henüz belleklerdeyken reyting peşinde koşan dizi filmcilerden aslına uygun film beklemek elbette hayal olurdu.

İŞÇİ SINIFININ ROMANCISI

Orhan Kemal’in en önemli romanları, yazarın Çukurova’daki tarım işçileri ile çırçır fabrikalarını anlattığı Bereketli Topraklar Üzerinde, Murtaza ve Cemile ile İstanbul’daki Cibali Tütün Fabrikası işçileri ve çevresini anlattığı Devlet Kuşu, Gurbet Kuşları ile Müfettişler Müfettişi gibi romanlarıdır. Panait Istrati’den tatlar bulduğumuz Baba Evi, Avare Yıllar ile Dünya Evi ise, Orhan Kemal’in, yaşam öyküsel özellikler taşıyan, birbirinin devamı yine üç önemli romanıdır. Öyküleri içinde ise Ekmek Kavgası’nı, Çamaşırcının Kızı’nı, Grev’i, Kardeş Payı’nı ve İşsiz’i il akla gelenler olarak sayabiliriz. Bunların tümü de Orhan Kemal’in içinden çıkıp geldiği işçi sınıfını anlatırlar. Türkiye’de bir işçi sınıfı edebiyatından söz edilebiliyorsa, bu edebiyatta, Orhan Kemal’in öyküleri, romanları ve oyunlarıyla azımsanmayacak bir emeği ve önemli bir yeri vardır. Orhan Kemal’in 1950’lilerin sonları ile 1960’larda yazdığı işte tüm bu öykü ve romanlar, Türkiye’de işçi sınıfının durumunu tüm gerçekçiliği ile ortaya koyan yapıtlardır. Özelleştirme, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma sarmalındaki günümüz işçi sınıfı, sömürünün en vahşi biçimlerini yaşarken Orhan Kemal’in bu vahşi biçimlerin yaşanmış en kaba örneklerini anlattığı öykü ve romanları okumakta, okunduysa bir kez daha okumakta yarar var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder