29 Ağustos 2010 Pazar

Evet diyen hayır der, hayır diyen evet der!

23 Ağustos günü yüzlerce kişi üç kilometrelik yolu yürürken ayçiçeklerini selamlıyor, ilk yağmurları bekleyen sürülmüş tarlalara “hayır” ekiyoruz. “Bağımsızlığımıza, egemenliğimize, toprak bütünlüğümüze, birlik ve beraberliğimize, Türk-Kürt kardeşliğimize dokunmaya kalkanlara” hayır diyoruz. Evet, demokrasiye hayır demek; hayır, cumhuriyete evet demektir. Hayır’daki evet, evet’teki hayır’dır.


Silivri hapisanesinin nizamiyesine asılı tabeladaki yazıda alaycı bir üniversite vurgusu var: “TC. Adalet Bakanlığı Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü”. Gerçekte günümüzün “Bekirağa Bölüğü”. Yüzyıl öncekinden çok daha büyük ve çok daha modern. “Türk Guantanamosu” diyenler de var. “Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü” için daha birçok başka adlandırma yapılabilir ve kuşkusuz her biri, kendi ölçüsünde doğru birer tanımlama vurgusu taşır.

İLK YAĞMURLARI BEKLEYEN SÜRÜLMÜŞ TARLALARA…

Silivri’ye görüşe ve duruşmaları izlemeye gidenler bilir; E-5’ten “kampüs”e ayrılan yaklaşık 3 km uzunluğundaki yolun iki tarafı da tarla. Bir tarafına ayçiçeği ekilmiş. İlk yağmurları bekleyen uçsuz bucaksız yatan öbür tarafı ise sürülmüş, ekime hazır, serpilecek tohumu bekliyor. Ne ekseniz biter bu verimli topraklarda. Ne ekseniz bire yüz, bire üç yüz verir…
Yakında hasatı yapılacak ayçiçeklerinin her biri birer adam boyunda. Uzaktan, yakıcı güneşin altında eğilmiş Balaban’ın resimlerindeki çapa yapan ırgatlara benzeyen, kafaları kocaman vücutları ipince ayçiçekleri, yaklaştıkça Nâzım’ın “Açlar” şiirindeki göz göz olmuş bekleyen milyonlara benziyorlar.
23 Ağustos günü yüzlerce kişi, İşçi Partisi’nin düzenlediği “Yurtseverlere Özgürlük, AKP Anayasası’na Hayır” başlıklı dayanışma eyleminde bu üç kilometrelik yolu yürürken ayçiçeklerini selamlıyor, ilk yağmurları bekleyen sürülmüş tarlalara “hayır” ekiyor;
“bağımsızlığımıza, egemenliğimize, toprak bütünlüğümüze, birlik ve beraberliğimize, Türk-Kürt kardeşliğimize dokunmaya kalkanlara” hayır diyoruz.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, üç yıl önce Diyarbakır mitinginde yaptığı konuşmada soruyor:
“- Lozan’a dokunabilirler mi?
“- Bağımsızlığımıza dokunabilirler mi?
“- Egemenliğimize dokunabilirler mi?”

- HAYIR!

OTUZ YIL ÖNCE-OTUZ YIL SONRA

Evet, bağımsızlığımıza dokunulmasına evet demek. Evet, egemenliğimizi yitirmemize evet demek. Evet demek, toprak bütünlüğümüzü kaybetmemize, Türkiye’nin parçalanmasına da evet demektir. Evet diyecekler, yüzyıllardır süren Türk-Kürt kardeşliğimizin düşmanlığa dönüşmesine, mukatelelere, halkların boğazlaşmasına da evet diyecekler. 12 Eylül’de evet diyecekler Sevr’e evet, Lozan’a hayır demiş olacaklar. Lozan Türkiye’nin bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğü demek. 12 Eylül’de evet diyecekler, 13 Eylül’de Cumhuriyet’e, laikliğe, çağdaş yaşama, kadınlarımızın elde ettikleri haklara da hayır demiş olduklarını anlayacaklar. 12 Eylül 2010’da evet diyecekler, otuz yıl sonra, vaktiyle hayır demiş olsalar dahi 12 Eylül 1980’e evet demiş olacaklar. Hayır’ın otuz yıl önceki anlamı ile bugün geldiği anlam o denli aynı.

BİR HAYIR’DA ÇOK ŞEY VAR

Öyleyse… Türkiye’nin verese bir mülk gibi haraç mezat satılmasına, en değerli kamu kurumlarının yandaş ve yabancılara peşkeş çekilmesine, ülkemizin yer altı ve yer üstü kaynaklarının, denizlerinin, ırmaklarının, rüzgârlarının, havasının, dağlarının, ormanlarının emperyalist şirketler ve onların yerli uzantılarınca talan edilmesine hayır!
Hayır, grevli ve toplu sözleşmeli sendikalılaşma için evet demek. Hayır, taşeronlaşma, sarısendikalılaştırma ve sendikasızlaştırma için hayır demek. Oysa memurun ulufeyle yaşayan kapıkulu yapılmasına, çiftçinin, esnafın dar gelirli halkın, emeklinin, dul ve yetimin sadakaya muhtaç hale getirilmesine, “Allah ile aldatmaya, cehalet ile yönetmeye” bir evet yetecek! Sağlıklı yaşam hakkı için, laik ve çağdaş eğitim için, ulusal çıkarlarımızın korunması için, düşünce ve basın özgürlüğü için, bir hayır’da çok evet var!

EVET’TEKİ HAYIR İLE HAYIR’DAKİ EVET

Hayır, Türkiye’nin bağımsız, özgür ve çağdaş demokratik bir ülke olma yolunda hiç değilse bir şansımızın daha var olması demek. Bu şansı da kaybetmek için ise, bir evet yetecek. Hayır; bilime, aydınlanmaya, özgür ve çağdaş düşünceye ve kültüre, ulusal ve modern bir edebiyata, özgür sinemaya, tiyatroya ve romana, iyi şiire, sesini, kalemini, fırçasını satmayan sanat ve sanatçıya da evet demek aynı zamanda. Evet, demokrasiye hayır demek; hayır, cumhuriyete evet demektir.
Bu yüzden; hayır’daki evet, evet’teki hayır’dır.
Evet’teki hayır, hayır’daki evettir...
Evet diyen, hayır der; hayır diyen evet der.

1 yorum: