26 Aralık 2010 Pazar

Türkü yolu

...Tanpınar’ın “Beş Şehir”de Erzurum’u yazdığı yıllarda bu şehre daha kaç yoldan gelinebiliyordu ya da bu şehirden daha kaç şehre gidilebiliyordu ki, bunlardan biriyle Erzurumlu Emrah, Kastamonulu Yorgansız Hakkı’da yeni bir hayat kazanıyordu? Peki, Yorgansız Hakkı’nın Erzurumlu Mükerrem Kemertaş ile Zülküf Altan’da yaşamakta olduğu şu yıllarda Kelkit vadisini izleyen “Dereyolu” dışında Kastamonu’dan Erzurum’a gelen daha kaç türlü yol var?...


“Beş Şehir”de idi; Ahmet Hamdi Tanpınar, Erzurum izlenimlerini yazarken yöreye ait Yemen ve gurbet türküleri üzerinde durup bu türkülere bir gezginden ziyade “romancı muhayyilesi” ile bakarak şunu demekteydi; “Yemen türküsü ile ona benzer türküler Anadolu’nun iç romanını yaparlar”. Tanpınar’a göre, böyle türkülerin “bütün bir hayat destanı olabilmesi için bir an gerçek bir romancının muhayyilesine çarpması yeter”. (Beş Şehir, MEB Yayınları, sf. 57).

KENDİSİNİ ZİYADESİYLE ARTIRAN BİR MÜSTEZAD

Tanpınar’ın Ankara, Konya, Bursa ve İstanbul’dan, her birine başka bir yerinden bakarak anlattığı “Beş Şehir”den ikincisini oluşturan –üç ayrı yönden, üç ayrı yoldan ve üç ayrı zamanda geldiği- Erzurum’a ilişkin notları, “dört Cihan Harbi yılının ve İstiklâl Savaşı’nın üstünden aşarak” ikinci kez geldiği sıradaki izlenimlerinin altında kalmıştır: Savaşın yarattığı yıkımlar ve bu yıkımları ete kemiğe büründüren türküler. Bu izlenimler, gerçek bir romancı muhayyilesine sahip bir edebiyat insanımızın halk türkülerimize nasıl bu denli içerden yaklaştığını göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir elbet ama, çok daha önemlisi, onların her birine yüklediği anlamdır. Tanpınar’ın “Beş Şehir”de anlattığı Erzurum, mayayla başlayıp tatyanla sürerken, birden, kendisini ziyadesiyle artıran bir müstezattır(*).

KASTAMONU’DAN ERZURUM’A KAÇ TÜRLÜ YOL VAR

Tanpınar’ın “Beş Şehir”de Erzurum’u yazdığı yıllarda bu şehre daha kaç yoldan gelinebiliyordu ya da bu şehirden daha kaç şehre gidilebiliyordu ki, bunlardan biriyle Erzurumlu Emrah, Kastamonulu Yorgansız Hakkı’da yeni bir hayat kazanıyordu? Peki, Yorgansız Hakkı’nın Erzurumlu Mükerrem Kemertaş ile Zülküf Altan’da yaşamakta olduğu şu yıllarda Kelkit vadisini izleyen “Dereyolu” dışında Kastamonu’dan Erzurum’a gelen daha kaç türlü yol var?

EZELİ AŞK

“Aşk-ı ezeli aşıka ilham-ı Hüdadır/Bir neş'e nümadır
Tahkik-i gönül şehrine pür nuru ziyadır/Minhacı Hüdadır…”
Dizeleriyle başlayan, 1958’de Şemsi Yastıman’ın Kastamonulu Yorgansız Hakkı Çavuş’tan (Bayraktar) derlediği, yıllar ve yıllar sonra Sayın Süleyman Şenel’in notaya aldığı, TRT repertuvarında 3520 sıra numarasıyla kayıtlı bulunan Erzurumlu Emrah’a ait bu müstezat, bugün pek bilinmemekte ve söylenmemektedir. Yaygın olarak söylenmemekle birlikte yine de bilinen, Mükerrem Kemertaş ile Zülküf Altan’ın Erzurum ağızlı olarak yorumladıkları bu müstezatın, sözleri repertuvardakine göre biraz daha farklı olan bir türevidir. Müstezatın ezgisinin de serbest çağrışımlara açık olduğu söylenebilir.
Kastamonu türküleri konusunda kendisine başvurduğum Sayın Enver Turan, Aşık Mümin Meydani’nin okuduğu bir kaydın bulunduğu bilgisini verdi. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Sanatçı Öğretim Görevlisi /Müzikoloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Süleyman Şenel de kendisinin notaya aldığı Kastamonu menşeli eserin daha usullü olduğunu vurguladı.
Keşke “Aşk-ı ezeli” olarak bilinen bu müstezatın Kastamonulu olan biçimi de okunsa…

(Şubat 2008, Aydınlık).

-------------------------
(*) Müstezad, Divan Edebiyatı şiir türlerimizden biridir. “Ziyade “ denilen ilave kısa dizelerin kendi aralarında uyaklı olarak, asıl şiirin dizelerini izlediği gazel türüdür. Ziyadeler, anlam bakımından asıl mısralara bağlıdır. Ya kendi aralarında ya da asıl gazelle kafiyelenirler. Müstezad iç içe geçilmiş iki ayrı gazele de benzetilebilir. Asıl gazel daima (mef’ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün) kalıbıyla yazılır. “Ziyade”nin kalıbı ise (mef’ûlün feûlün)dür. Halk müziğimizdeki Müstezadın kaynağı divan şiirimizdeki işte bu Müstezadtır. Sonra farklılaşmış, kendi başına bir halk müziği türlerinden biri haline gelmiştir. Müstezad aynı zamanda bir bağlama düzeni (akord) şeklidir. Öte yandan bugünkü serbest nazımlı, ölçüsüz uyaksız şiirimizin kaynağı, bir yanıyla da hem hece hem aruzla yazılabilen 19. Yüzyıl sonlarında Servet-i Fünun’cuların geliştirdikleri bir nazım biçimi olan serbest müstezada kadar gitmektedir. Halk müziğimizde Müstezadın yoğun olduğu yöreler Erzurum ve Elazığ olarak bilinmekle birlikte, Rumeli kökenli olanlar da vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder