4 Temmuz 2010 Pazar

İki şair, iki ölüm: aydın ile maydın

4 Temmuz 2010 Pazar


"sonunda kendime bir top yangın edindim,
soluğumla besledim dudağımın ucunda.
ömrümün külüydü savrulan hep ardımda,
örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri
yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla.
koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla,
adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya."
Metin Altıok

Birbirleriyle hiç karşılaşmadılar belki… Belki aynı sokaktan bile geçmediler. Şiirlerinin aynı dergilerde yayımlanmamış olduğu dahi ileri sürülebilir…
Kitap raflarında yan yana gelmiş olabilirler ama. “Şiirseverler”, aralarına hiçbir ayrım koymadan ikisini de “çok” sevdiler! İkisi de şair, ikisinin de yazdığı şiirdi çünkü…
Ve İkisininki de hayat…
Öyleyse ikisininkinin de “ölüm” olması gerekmez mi?
Hayır!

GERÇEK İLE ROMANESK, AYDIN İLE MAYDIN

Birinin ölüm nedeni karbonmonoksit ve siyanüre bağlı zehirlenme, beyin ödemi ve yüzde 10 oranında yanık.
Diğerinin ölüm nedeni karnına sokulan bir mızrak!
Birinin ölümü, bir ölüm ne denli gerçek olabilirse o denli gerçek.
Diğerinin ölümü, bir ölüm ne kadar hayal mahsulü olabilirse işte o kadar romanesk!
Biri, “ölümü tastamam ezberledim de geldim,/dilimde bu buruk türkü tadıyla/bilmem ki burdan nereye giderim” diyen, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nde yakılarak öldürülen 37 aydından şair Metin Altıok.
Diğeri, katliamın yapıldığı günlerde yazdığı “Sivas Göklerinde Sırp Tayyareleri Uçacak Mı?” başlıklı bir yazı ile katliama destek veren bir maydın; şair İsmet Özel.
Metin Altıok, Sivas’ta, hastanenin morgunda onu bir gün önce panelde dinleyen genç bir hekim tarafından tanındı. Hayat emareleri gösteren şairi genç hekim, bir hemşirenin yardımıyla gizlice -kaçırarak- servise çıkardı. Oradan Ankara’ya sevk edilen Altıok günlerce süren bir yaşam savaşının ardından hayata veda etti:
“sonunda kendime bir top yangın edindim,
soluğumla besledim dudağımın ucunda.
ömrümün külüydü savrulan hep ardımda,
örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri
yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla.
koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla,
adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya.”

SATIŞ KAYGISININ CİNFİKİRLİ YAZARA YAPTIRDIĞI BULUŞ

O günlerde meseleyi, “Sırp tayyarelerinin Sivas (‘veya Kayseri’) semalarında” uçup uçmayacağı gibi aşırı dinsel temalara bağlayan 1960’larda hızlı solcu, 12 Mart’ın hemen öncesinde İslamcı, şimdilerde Türkçü şair İsmet Özel ise, ancak bir romanda ölebilir! İsmail Pelit adlı bir yazarın “İsmet Özel Cinayeti” adını verdiği türden bir romanda İsmet Özel, saplantılı bir şiir okuyucusu tarafından “poetik sebeplerle” “kendi masasında, oturduğu sandalyeye elleri urganla bağlanmış ve karnına bir mızrak sokularak” öldürülmektedir. Son zamanlarda TV ekranlarında sık sık görünmeye başlayan İsmet Özel’in bu romanesk ölümü pek beğendiği de ileri sürülebilir. TV ekranlarındaki mülakatlarına bakılırsa, ona yakışan da bu olur kuşkusuz…


Solculuktan İslamcılığa, oradan Türk milliyetçiliğine her yirmi yılda bir saf değiştirirken herkesin olan ama aynı zamanda hiç kimsenin olmamayı da başaran İsmet Özel’in bir romanda bile olsa böyle vahşice öldürülmesi kaderin bir cilvesi değil elbet. Olsa olsa, çok satma kaygısının cin fikirli yazara yaptırdığı bir buluş.

KATLİAMIN SUÇ ORTAĞI

Metin Altıok’u –yanında Hasret Gültekin, Behçet Aysan, Asaf Koçak- elinde fırça sapıyla merdivenlerde saldırganları karşılamaya hazır beklerken gösteren fotoğraf ile İsmet Özel’i “poetik sebeplerle” karnına mızrak sokularak” öldürülmüş halde tasvir eden fotoğraf arasındaki fark, salt toplumsal-siyasal ve ideolojik açıdan değil, şiir açısından da büyük bir ölüm kalım farkıdır.
Hem Metin Altıok ve 36 aydına ağıt yakacaksınız, hem de katliamı gerçekleştirenlerin yanında yer alan İsmet Özel’i sevmeyi sürdüreceksiniz!
Boş lâf!
Yakılan ile yakandan yana tavır alan arasında şiir açısından hiçbir fark görmemenin dayandığı ideolojik tutuma bulduğu edebi kılıf, şair gibi “şiirsever”i de katliamın suç ortağı yapar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder