23 Ekim 2010 Cumartesi

Briç, bulmaca, Türkçe: Şiar Yalçın…

...“Sıkıyönetimin kararıyla Cumhuriyet’in sık sık kapandığı 12 Eylül dönemi, bir sabah erken saatte, Ankara bürosunun kapısı çalınır, dahili elbiseli bir yüzbaşı, ardında astsubaylar gelir, yüzbaşı hışımla elindeki gazeteyi masaya çarpar ve haykırır:
- Bu ne rezalet, ben böyle bir şey görmedim!
- Eyvah, derler arkadaşlar yine kapandık.
Yüzbaşı sürdürür:
- Bütün gece uğraştım, ansiklopedileri getirttim, sabaha kadar çabaladım, şu bulmacayı çözemedim. Böyle rezalet olur mu kardeşim?”...



Kuytuda boy veren çiçekler vardır hani. “Pencere önü”nde büyümezler. Kendilerini göstermek için güneşe çıkmaya gerek görmezler. Bir kayanın gediğinden, iki taşın arasından, yıkılmış bir duvarın arkasından ya da kalabalık bir çalı kümesinin içinden seslenirler. Belli belirsiz kokularını duyarsınız ilkin; hafif ama, derin. Gösterişsiz ama yoğun. İlk anda pek bir şeye benzetemediğiniz çiçeklerinin albenisiz oluşu yanıltabilir sizi; soğuk algınlığı, mide ağrısı gibi birçok derde çare olduğunu, sonradan, belki rastlantıyla öğrenirsiniz.
Hayatımızda da böyle insanlar vardır. Görünmezler, görülmezler ama vardırlar. Yaptıkları iş, hayatımızda taşıdıkları anlam, siyasal, kültürel, toplumsal vb. önem yönünden sıralamanın en alt basmaklarında yer alır. Örneğin bulmaca hazırlamanın, briç üzerine yazmanın, dil ile uğraşmanın basın yayın dünyasındaki karşılığı, “bu da bulunsun/adet yerini bulsun” kabilinden bir önem basamağında yer almasına karşılık toplamdaki karşılığı bunun yüz katı, bin katıdır.

SESSİZ VE DERİN

Sözün nereye geldiğini sanırım anladınız. Cumhuriyet’in yetiştirdiği ilk kuşak aydın birbiri ardına “dönülmez akşamın ufkunda” kaybolurken, giderayak Şiar Yalçın’ı anımsamadan, anımsatmadan olmaz! Ailesinin, yakınları ve kendisinin yaşadığı onca baskı ve zulüme karşın Cumhuriyet’e ilişkin tutumundan bir an bile vazgeçmeyen sesiz ve derin Şiar Yalçın, Türkiye’nin “aydın gibi aydın”larından biriydi.
Yeni kuşaklardan kağıt oyunlarıyla ilgilenenlerin Briç yazarı olarak tanıdığı Şiar Yalçın’ı bizim kuşak Cumhuriyet gazetesinin Pazar günleri yayımladığı “Cumhuriyet Dergi”ye hazırladığı bulmaca sayfasından tanır. 12 Eylül askeri-faşist diktatörlüğünün hapisanelerinde Şiar Yalçın’ın bulmacalarıyla bilgi tazeleyen siyasi tutuklular, çözdükleri her bulmacadan sonra –“o karanlığın içinde”- mutlaka ışıklı bir sevinç narası patlatmışlardır!
Ali Sirmen’in anlattığı tevatür olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar da tevatür havası taşıyan şu öykü, sanırım Şiar Yalçın’ın bu yönünü en iyi aydınlatan anekdotlardan biridir:
“Şiar Yalçın deyince hep aklıma gelen öykü de şudur:
Sıkıyönetimin kararıyla Cumhuriyet’in sık sık kapandığı 12 Eylül dönemi, bir sabah erken saatte, Ankara bürosunun kapısı çalınır, dahili elbiseli bir yüzbaşı, ardında astsubaylar gelir, yüzbaşı hışımla elindeki gazeteyi masaya çarpar ve haykırır:
- Bu ne rezalet, ben böyle bir şey görmedim!
- Eyvah, derler arkadaşlar yine kapandık.
Yüzbaşı sürdürür:
- Bütün gece uğraştım, ansiklopedileri getirttim, sabaha kadar çabaladım, şu bulmacayı çözemedim. Böyle rezalet olur mu kardeşim?”

ZORLU BULMACA, DOĞRU TÜRKÇE

Kare bulmaca konusunda gazetelerin en azından bir kısmının kendisine çeki düzen vermesini sağlayan Şiar Yalçın’ın Türkçe üzerine yaptığı çalışmalar ve yazdığı yazılar da, adının “Türkçeye Emek Verenler” listesine yazılmasını gerektirir. Şiar Yalçın, Günlük gazetelerin bazılarında dil konusunda güncel yazılar yazılmasını da sağlamış, dilci gazetecilerin yetişmesine katkıda bulunmuştur. Hakkı Devrim, bu hakkı teslim edenlerden biri olarak Radikal’de yazdığı yazıda şöyle diyor: “Çok rica etmiştim, yayımlandığı yıllarda Radikal’de Türkçe eleştirileri yazmasını; Yeni Yüzyıl’daki yazıları kesilince.
- Horuzu çok olan yerde sabah geç olur, demiş; ama sen mutlaka devam et, diye icazet vermişti bana.”
Hakkı Devrim ayrıca, Şiar Yalçın’ın “Anadolu Beylikleri ve Osmanlı yüzyılları da dahil, dilimizi bütün derinliği ve genişliğiyle bilen çok nadir bir insan” olduğunu vurguluyor.
Şiar Yalçın’ın konuşma ve yazıda yaygın yanlışları düzelten Milliyet ve Yeni Yüzyıl gazetelerinde yazdığı yazılardan oluşan “Doğru Türkçe” (Metis Yayınları) adlı kitabı hâlâ güncelliğini koruyan bir başucu kitabı durumunda.

YEDİ DİL 50 ÇEVİRİ

25 Ekim 1924’de İstanbul'da doğan Şiar Yalçın, İttihat Terakki hükümetinin Maliye Bakanı, 1926’da İzmir Suikasti davasında yargılanarak idam edilen Cavit Bey’in oğluydu. Şiar Yalçın, Annesi Aliye Hanım’ın, daha önce 2. Abdülhamit’in oğlu şehzade Burhanettin Efendi’yle evliliğinden olan Ertuğrul Osman’la da kardeşti.
Soyadını, kendisini himaye eden baba dostu Hüseyin Cahit Yalçın’dan alan Şiar Yalçın, Robert Kolej’den sonra 1949’da İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre Pınarhisar’da hâkimlik yaptı. Doktora öğrenimi için gittiği Fransa’dan dönüşünde 8 yıl İstanbul, Finike, Koyulhisar ve Kemah’ta savcılık yaptı. Akşam Gazetesi’nde yazdığı yazılardan dolayı meslekten çıkarıldı. 12 Mart’ta tutuklanan Şiar Yalçın, çevirmen olarak çalıştığı TRT’deki işini de kaybetti. Hayatını gazetecilik ve çevirmenlikle kazanan, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Almanca, Latince ve Farsça bilen Yalçın’ın yayınlanmış 50 çevirisi bulunuyor. “A’dan Z’ye Briç”, “Briçinizi Sınayın”, “Süper Beşli Majör”, “Şlem” ve “Yeni Beşli Majör” Şiar Yalçın’ın briç konusunda yazdığı kitaplar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder