10 Ekim 2010 Pazar

Zamanımızın bir tipi: “Herbokolog”

...Sanal sözlüklerdeki tanımlar ise, başlı başına toplumsal bir olguyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Uğur Mumcu’nun yıllar önce “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma” diye tanımladığı hastalıklı durum bugün çok daha yaygınlaşmış, toplumun dokularını sarmış bir halde. “Ekmek Teknesi” adlı dizide Hasan Kaçan’ın canlandırdığı “Kaptan” karakterinin karikatürize ettiği tip, bugün gazete köşelerini, TV ekranlarını işgal etmiş durumda. Zamanın koşullarına uygun olarak çok daha genç, çok daha cevval ve çok daha çalakıl! Ve çok daha cahil elbette...


Aziz Nesin’in “Ağzıyla Kuş Tutan Adam” adlı bir öyküsü vardır… 1950’li-60’lı yıllardaki bir zamanda geçen öyküdeki adam, bir devlet dairesinde yüksek bir memurun odacısıdır. Bütün gün akşama kadar çayın, kahvenin biri bitmeden birini taşıdığı dairenin kapısında, artan zamanlarında da daireye alınan gazeteleri okumaktadır. Kısa saçlı, devrin modasına göre kısa bıyıklı, Anadolu’nun ücra köylerinden birinden beş on yıl önce geldiği her halinden belli Hasan Efendi, diyelim ki Fransa devlet başkanının dünyayı ilgilendiren bir konudaki demecinin ortasındayken içerden zile basıldı… Kendi kendine mırıldanarak heceleye heceleye okuduğu gazeteyi sehpanın üzerine bırakacak, çayı kahveyi götürecek, istenen başka şeyler varsa onları da yapacak sonra tekrar gazetesine dönecektir. Gazetedeki habere, kaldığı yerden henüz tekrar başlamışken yeni bir “zırr” sesi… Günler, haftalar, aylar, yıllar boyunca sabahtan akşama kadar bu böyle sürer gider. Öykünün esas kısmı, her akşam işten eve dönüş saatinde, belediye otobüsünde yaşanır. Heceleye heceleye okuduğu gazete haberlerine dayanan yarım yamalak bilgisiyle kendisine bir çevre oluşturan Hasan Efendi, her akşam bütün otobüse dünya meseleleri hakkında konferans vermektedir:
“Şimdi Dögol’e gelincek…”

ZEYTİN SİNEĞİNE KARŞI NASIL MÜCADELE YÜRÜTÜLÜR

80’li yılların sonu ile 90’lı yılların başında, 12 Eylül’ün birincisinden demokrasiye geçildiği zamanlarda, hemen her konuda düzenlenen panellerin değişmez konuşmacıları vardı. Toktamış Ateş, Emre Kongar, Abdurrahman Dilipak, Mahir Kaynak gibi bu kimseler, konuşmacı oldukları panellerde denizin tuzunun nerden geldiği konusundan tutun da, zeytin sineğine karşı nasıl mücadele yürütülmesi gerektiği konusuna kadar hemen her konuda konuşabilirlerdi. Toktamış Ateş ile Abdurrahman Dilipak, demokrasi adına, demokrasi için ve demokrasiye “katkı sunmak” amacıyla ortak TV programı yapacak kadar işi ileriye götürdüler. Okurlarının tepkisine daha fazla dayanamayan Cumhuriyet gazetesi yönetimi, Fethullah Gülen’den ödül alan Toktamış Ateş’in yazılarına son verdirdi. Bu ikili, sonradan Emre Kongar ile Mehmet Barlas’a da feyz, fikir ve el vermiş olacaklar ki, birinin solda (Emre Kongar), diğerinin sağda (Mehmet Barlas) oturduğu programda ortaya çıkan “Yorum Farkı”, izleyenlerin bilgi ve görgüsünü artırmada birinci!
Bu neslin bir başka türü festival kuşudur. Nerde festival orda! Festival komitesine, uçakta, korumasına normal, kendine firstclasse’dan yer ayırttırır. Hem kitaplarını satar, hem günün meseleleri hakkında ahkâm keser, hem de solcu herkesten!

“OSMANLI'DAKİ MEHTER YÜRÜYÜŞÜ NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?”

“Herbokolog” 12 Eylül’ün ikincisiyle ileri demokrasiye geçildiği zamanların, her şeyi bilen, “ağzıyla kuş tutan” adamları ve kadınlarının üçüncü nesli.
Bu sözü yakın zamanlarda bir arkadaşımdan, ortak bir tanıdığımız hakkında konuşurken duydum. Bir arkadaşının, her şeyi bilen ya da bildiğin sanan başka bir arkadaşlarına taa yıllar önce yaptığı yakıştırma imiş. Hatta, arkadaşı daha sonraları bir internet sitesi bile kurmuş bu konuda. Siteyi ararken bu konuda yaklaşık on bin sonuçla karşılaşınca, doğrusu nutkum tutuldu. Aman Allahım, ne siteler, ne saptamalar, yaşayan ne isimler... Hıncal Uluç mu dersiniz, Erman Toroğlu mu?
“herbokolog.net” adlı internet sitesinin tanıtımında şöyle deniyor: “Soru sorarak hemen geyiğe başlayın. Bir herbokolog mutlaka sorunuzu yanıtlayacaktır.” Örnek olsun diye, “Osmanlı'daki mehter yürüyüşü nasıl ortaya çıkmıştır?” diye bir soru sormuşlar; cevabı akıl almaz bir tarih uydurmacası!

ÇOK DAHA CEVVAL VE ÇOK DAHA ÇALAKIL

Sanal sözlüklerdeki tanımlar ise, başlı başına toplumsal bir olguyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Uğur Mumcu’nun yıllar önce “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma” diye tanımladığı hastalıklı durum bugün çok daha yaygınlaşmış, toplumun dokularını sarmış bir halde. “Ekmek Teknesi” adlı dizide Hasan Kaçan’ın canlandırdığı “Kaptan” karakterinin karikatürize ettiği tip, bugün gazete köşelerini, TV ekranlarını işgal etmiş durumda. Zamanın koşullarına uygun olarak çok daha genç, çok daha cevval ve çok daha çalakıl! Ve çok daha cahil elbette. Erkeklerde saçları jöleli, ya da tuhaf biçimde olan modelleri ile kadınlarda Alttan siyah bir örtünün saçları sımsıkı sardığı, üstten türlü renklerdeki eşarbın bunu örttüğü, uzun kollu gömleğin üzerine kısa kollu bir bluzun geçirildiği 70’li yılar gecekondu modasının büyük taşlı yüzükler ve makyajla tamamlandığı modeller bu neslin en her şeyi bileni… Öyle ki, dünyanın bir öküzün iki boynuzu arasında bulunduğunu iddia edebilecek kadar bilimle hurafe arasında mantık silsilesi kurabilir ve bunu alenen savunabildiği gibi deneyle de ispat edebilir.
Sanki her gün yaptıkları ne!?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder